İstanbul, geçmişten günümüze güzelliğiyle her göreni kendisine hayran bırakmış; yedi tepesi, doğal limanı ve boğazı ile daima vazgeçilmez bir şehir olmuştur. Bu güzel şehrin görkemine yakışır zenginlikte bir de tarihi vardır. Birçok insan genelde Osmanlı Dönemi İstanbul’u hakkında bilgi olsa da aslında İstanbul’un tarihinin yaklaşık 300 bin sene öncesine kadar gittiği bilinmektedir. Bu özel şehir Osmanlı’dan önce Byzantion ve Bizans İmparatorluğu gibi medeniyetlere de ev sahipliği yapmıştır. Bu yazımızda Antik Çağ İstanbul’u hakkında bazı bilgilere yer vereceğiz. İşte Antik Çağ İstanbul’u hakkında muhtemelen bilmediğiniz 9 bilgi!
Boğaz’ın her iki yakasında bulunan Byzantion ve Kalkhedon, günümüz İstanbul’unun çekirdeğini oluşturan yerleşmelerdir; Selymbria ise Silivri ilçesi sınırları içinde kalmaktadır.
Yani Sarayburnu, Byzantion’un çekirdeğini oluşturuyordu.
İstanbul’un bu dönemlere ait izlerinin yer aldığı alan, günümüzde Tarihi Yarımada olarak anılmaktadır.
Ayrıca Megaralıların başında kurucu olarak Byzas’ın bulunduğu ve kentin adının da Byzas’tan geldiği düşünülmektedir.
Heredot’tan çok sonra, Roma İmparatorluğu Dönemi’nde yaşamış olan Eusebius ise Kalkhedon’un kuruluşunu MÖ 685, Byzantion’unkini de MÖ 660 olarak vermektedir.
Karşı kıyıda böylesine elverişli bir yer dururken gelip buraya yerleşmeleri, tarihçilerin bu değerlendirmede bulunmalarına neden olmuştur. Buradan hareketle Kalkhedon’un “Körler Ülkesi” olarak anılmasının Antik Çağ’da bilinen bir öykü olduğu da söylenebilir. Sonuçta Byzantion’un MÖ 7. yüzyılın ortalarında ve Kalkhedon’dan sonra kurulduğu düşünülmektedir.
Byzantion stratejik konumu dolayısıyla Karadeniz ile Ege arasındaki ticaretin kilit noktasıydı.
Özellikle “Altın Boynuz” olarak bilinen Haliç, palamut kaynıyordu.
Ancak Byzantionlular, tarlaların Traklar tarafından yağmalanmasından korktukları için güvenlik içinde ekim yapamıyorlardı.